Basında Mus2okur

3 Şubat 2008 Milli Gazete küpür

Şevki Bey´i yâd edelim

ZEREN ÇELEBİ

Hacı Arif Bey çok titizmiş, öğrencilerine bestecilik icazeti verirken kıskanıyor dedirtecek kadar kılı kırk yararmış. Şevki Bey, Hacı Arif Bey´den binlerce eser meşk etmiş, Hacı Arif Bey´in alnından öptüğü bir adam. Bugün size Şevki Bey´den bahsetmek istiyorum. Türklerin Schubert´i diyorlarmış ona. Aman ne onore oldum anlatamam. Birilerinin birilerine benzetilmesi rahatsız edici değil ama bu benzetmenin arkasında aşağılık komplekslerimiz yatıyor o canımı sıkıyor. Velud bir bestekardı çok sayıda eser vermişti demek neyimize yetmiyor da Schubert´e benzetiyoruz. Belki de “benzetmek gibi olmasın ama kendisine Schubert gibi derler” demek dururken... Tabi bu da açık açık Şevki Bey´i aşağılamak olur. Bunu yapmamalıyız. Ayrıca Schubert Bey ile de bir alıp veremediğim olmadığını belirtmek isterim. Hatta kendisi hakkında şık bir bilgiyi de sizlerle paylaşabilirim.

“Gökyüzüne açılan kapı” adındaki manastırın yanındaki evde doğmuş. Bu manastırın ismi çok güzel, benim için çok anlamlı. Bu benzetmeler hususunda neden rahatsızlık duyduğumu anlatabildiğimi umuyor ve konuyu kapatıyorum.

Şevki Bey, hakikaten Türk Musikisi açısından çok önemli bir isim. Bestelediği, belki de sayısı bini geçen eserlerinden sadece bir kaç yüz küsur kadarı günümüze kadar gelebilmiş. Hüseyni makamındaki “Hicran oku sinem deler” güftesiyle başlayan eseri bugün bile bir çok genç tarafından bilinmekte. Popülaritesini yitirmiş değil yani. En güzel aşk şarkılarının bestekârı... “Ayrılık oku göğsümü deliyor. Halim giderek beterleşiyor. Bu ayrılık artık bitsin, yeter. Merhamet et, bu ayrılık artık bitsin. Bir gün sen de de vakit geçecek, bunu da hesaba kat” mealindeki ve imasındaki güftesiyle zamanında dillerden düşmeyen bir şarkı “Hicran oku sinem deler/ Olmaktadır halim beter/ Bu iftirak artık yeter/ İnsafa gel ey şiveger / Bir gün olur çağın geçer.” Öğrenmesi kolay da bir şarkı aslında, denemesi bedava. Bu konunun açıldığı iyi oldu.

Artık herkes evinde Türk müziği öğrenebilecek

Bu benim için de sürpriz oldu. Türk Müziği´nin eğitim sahasının yetersiz olmasından kaynaklanan boşluğu doldurmak adına arayışa giren Mat.Yük. Mühendisi M. Kemal Karaosmanoğlu bir program geliştirdi. “MUS2OKUR” isimli program Türk Müziği Multimedya Ansklopedisi özelliğini taşıyor. Mus2okur programı geleneksel hoca öğrenci ikilisinin yerine bilgisayar-öğrenci ikilisini koyan bir eğitim programı. M. Kemal Karaosmanoğlu program hakkında şu açıklamayı yapıyor; “Elbette tek başına meşk yönteminin yerini doldurması olanaksızdır. Ancak bu yazılımla Türk Musikisi bilgisinin temellerini alan bir amatörün, kişisel çaba göstererek alanında ilerlemesi mümkündür.” Bu programın tanıtımı Türk Makam Musikisi Konseri öncesinde Dede Efendi Evi´nde yapıldı. Program Türk müziğiyle ilgili hemen tüm konu ve kavramları sesli, görüntülü ve hareketli olarak dinleyip görerek öğrenme imkanı sunuyor. 1000 dolayında şarkı, türkü vb.nin notaları ya da güftelerini görerek dilediğiniz çalgıyla dilediğiniz tempoda dilediğiniz akortta (ahenkte) seslendirme özelliğine sahip ve bu arada siz de buna eşlik edebiliyorsunuz. Güzel olan tarafı da bu işte. Türk Müziği makamlarını bir yandan notaları portede hareketli olarak görüp aynı anda sesleri çıkıcı ve/ veya inici seyirler biçimince dinleyerek öğrenebiliyorsunuz. Türk Müziği usullerinin normal ya da velveleli olarak dize veya kudüme nasıl vurulduğunu sesleri işiterek ve hareketli görüntüler desteğinde öğrenebiliyorsunuz. Daha ne olsun, bundan iyisi can sağlığı. Ama bu kadarla değil tabi program çok zengin menüler sahip. Daha geniş bilgi için www.musiki.org sitesine başvurabilirsiniz.

Bu binlerce nota arasında mutlaka Şevki Bey´in şarkıları da yer alıyordur. Şevki Bey çok büyük bir şarkı bestekârı. Günümüzde her bağlanan müzikal cümlenin adı şarkı oluyor. Beste bağlamak olduğuna göre aslında beste olması gerekmez mi? Ama beste de şarkıdan daha büyük bir form olduğu için ona da ayıp etmemek lazım. Şarkı gelmiş şarkı gitsin bakalım ama şunu iyi bilelim ‘şarkı’ müzikal bir biçimin adıdır. Şevki Bey çok Efendi, edepli bir insanmış. Vefatından sonra en yakın dostu eserlerini bir araya getirerek onun adına ve anısına güftelerinden oluşan bir kitap neşretmiş. Şevki Bey, Zekai Dede Efendi´den de istifade etmiş. Ama asıl yolunu Hacı Arif Bey´le çizmiş. Ahmet Rasim´le olan bir anısı günümüze kadar anlatılagelmiş. Hani şu Şişhane´de yuvarlana yuvarlana Ahmet Rasim´in önüne biri gelmiş te bakmış ki o kişi meğer Şevki Bey´miş. Sonra eli dudağı patlaya patlaya onu evine götürmüş ya işte o hikaye. Anlatmak istemedim çünkü bazı şeyleri kaynağından okumalısınız. Kaynak ise Fatih Salgar´ın “50 Türk Bestekârı” isimli kitabı. Bugüne kadar alanında çıkmış olan belki de tek ve ilk ama en kapsamlı kitap...

Türkiye uyuyor mu? Uyutuluyor mu? Uyanamıyor mu? Uyananlarımız uyanamayanlarımızı uyandırsın. Kalkanlar uyanıp ta kalkamayanlarımızı kaldırsın. Hadi ama ne zaman biz olacağız, artık biz olalım.