|
Bestekâr, tanbûrî Erol Sayan’ın yeni kitabı yayınlandı:
‘Müziğimize Dair – Görüşler, Analizler, Öneriler’.
Ülkemizde her şey yolunda gidiyor olsa, böyle bir sanat
olayının ardından hangi gelişmeler gelişmeler yaşanırdı; bu düşünülmeye
değer... Herhalde, kitabın yayınlanmasından hemen sonra, bu, haber olarak
gazetelerde yer alırdı. Dergilerde değelendirme yazıları çıkar, radyo ve
televizyonlarda yazarla, müzisyenlerle ve eleştirmenlerle söyleşiler yapılırdı.
Henüz iki - üç ay da geçmiş olsa, kitabın yeni baskıları çıkmış olurdu.
Fakat göründüğü kadarıyla yine tam böyle olmadı, olmayacak...
Olmasın!
Gerçekte bu beklentiler, yazarın deyişiyle “67
çeşit müziğin kol gezdiği, kötü müziğin iyi müziği kovduğu” bir
süreçte, müziğimizin sorunlarına değinen her kitap için son derece normaldir.
Hele bir de kitabın yazarı; şarkıları gönüllerde, belleklerde, dillerde
yer etmiş; 50 yıllık müzik bilgi ve görgüsünü, amatör koroları çalıştırırken
ve konservatuvarda ders verirken edindiği pratik ve pedagojik deneyimi,
akıcı bir dille ve net önerilerle, küçük hacimli sayılabilecek bir kitaba
sığdırmışsa...
Musikimizin bugün içinde bulunduğu içler acısı durumu
görüp, yaşayıp da bu noktaya neden geldiğimizi birazcık düşünen herkes,
müzik politikamızda temel yanlışlıklar yapıldığını sezmekte zorlanmayacaktır.
Erol Sayan ise, derin bilgi ve yüksek bestecilik yeteneğinin yanısıra
sözkonusu dönemleri yaşamış ve bilimi kendisine rehber edinmiş bir kişi
olarak bu politikalardaki yanlışlıkları bir bir ortaya döküyor. Konservatuvarın
kuruluş sürecinin aceleye getirilmesini, İsmail Baha Sürelsan gibi
yıllarca bu işin nüvesini oluşturmak için çalışmalar yapmış kişilerin devre
dışı bırakılmasını, eğitim müfredat ve ders notlarının, çalgı metodlarının
hazır olmadığı bir anda eğitime geçilmesini vb. eleştiriyor.
Yaşamı boyunca musiki ile içiçe olmuş Erol Sayan’ı
kısmen tanıyanlar, eserlerini bilenler, bu kitabın içeriğiyle ilgili bir
tahmin yürütebilirler ve bunda bir ölçüde başarılı da olurlar. Fakat kitabı
okumayı bitirince, özellikle daha önceden yazarla sohbet etme olanağına
sahip olmamış kişilerin şu iki sürprize hazır olmaları gerekiyor:
‘Müziğimize Dair’, satırbaşlarıyla da olsa, musikimizle
ilgili hemen tüm teorik sorunlara değinen bir kitap. Ama daha dikkati çeken
husus, kitabın, Erol Sayan’ın bestekârlığı kadar bilinmeyen müzik
eğitimcisi kişiliğini sergilemesi... Kitapta makam tanımlarından perde adlarına,
usul vuruşlarından notalama tekniklerine kadar müzik eğitimiyle ilgili öyle
yeni, çarpıcı yaklaşımlar, yöntemler, öneriler var ki; insan, konservatuvar
bu bestekârımıza teslim edilse, âdeta ertesi hafta eksiksiz, yepyeni bir
kuruma sahip olabiliriz diye düşünüyor... Bu kanıya, yazarın sadece eleştirmekle
yetinmeyip alternatif önerilerini yıllardır titizlikle geliştirmiş olması
nedeniyle varılıyor... Üstelik birbirleriyle son derece tutarlı olarak.
Son söylediğimizi biraz açmak gerekirse:
Kitapta yazarın yıllardır sempozyumlarda, kongrelerde
sunduğu bildiriler, dergilerde yayınlanmış makaleleri ve ilk kez bu kitapta
yer alan yazıları yer alıyor. Fakat, 35 yıla yakın bir zaman dilimine yayılmış
bu yazılar arasında en ufak bir çelişkiye rastlamak mümkün değil; sanki
tümü bu yıl yazılmış gibi... Bu olumlu yanına karşılık, gerekli platformlarda
dile getirileli onca zaman geçmesine rağmen, bu önerilerin niye kabul görüp
uygulanmaya başlanmadığı ise düşündürücü.
‘Müziğimize Dair’i okuyunca, çıkacağı kitapta
müjdelenen ‘Ulusal Müziğimizin Armonisi’ni ve yazarın yıllardır hazırlamakta
olduğunu bildiğimiz 8 – 10 ciltlik eserini daha bir heyecanla beklemeye
başlıyorsunuz.
Erol Sayan’ın son kitabını herkes okumalı; özellikle
yeni önerilere itirazı olanlar... Elbette, bu ikinci kesim, gerekçelerini
ve karşı önerilerini bildirmeliler. Hem Türk musikisi eğitiminin, hem icrasının,
hem de bu konudaki tartışmaların kalitesi ancak böyle yükselebilir.
M. Kemal Karaosmanoğlu
|
|