Şekil 7, İhsan
Özgen’in Uşşak makamındaki kemençe taksiminden türetilmiş bir histogram
örneğidir. Bu çerçevede görülen iki komşu küme taksimin tamamını oluşturan
toplam 11 kümeden sadece iki tanesidir. Pest taraftaki kümenin çekirdek
nitelikleri (297 sent,40 sent, %10,%0.25/sent) olup, kümenin kendisi
117 sent genişliğindedir. Ayrıca 329 sent noktasında kümedeki diğer
seslerden ayrılmış tek başına duran %2.8 ağırlığında bir ses gözlenmektedir.
Şekil 7'de daha
tiz perdelerde oluşan küme makamın güçlüsü olan Nevā perdesi etrafında
bir yığılmayı göstermektedir. Çekirdek (496 sent,17 sent,%11,%0.64/sent)
niteliğindedir. Bu kümede de 529 sent (%1.9 ağırlık) ve 538 sent (%3.0
ağırlık) noktalarında yine tek başına duran iki yüksek kullanım görülmektedir.
6 Küme Analizi
Küme analizi, herhangi bir büyük kümenin
elemanlarını yavaş yavaş oluşacak küçük kümelerin ağırlık merkezlerinden
olan uzaklıklarına göre altkümelere ayırmak için geliştirilmiş bir istatistiksel
yöntemdir.
Uygulayıcı küme sayısını belirledikten (seçtikten) sonra sözkonusu algoritma
verilen büyük kümedeki her elemanı bir altkümenin ağırlık merkezinden
olan uzaklığına göre yerleştirir. Daha sonra algoritma oluşan her altküme
için bir “sıkışıklık” katsayısı ile tüm altkümelerin ortalamasını hesaplar.
Ortalama sıkışıklık katsayısı başlangıçta verilen büyük kümedeki elemanlar
arasındaki uzaklık dağılımı ile uygulayıcının seçtiği küme sayısı arasındaki
uyumun bir göstergesidir. Uygulayıcı küme sayısını değiştirerek bu ayırım
yöntemini en yüksek düzeye (en iyi kümelenme) getirebilir. Kümelenme
olayı bazen en yüksek noktalarına birden fazla küme sayısında ulaşabilir.
7 Tartışma
Ses algılama ve ölçüm teknolojisinin
gelişmesi ile zamanımızda teksesli (monofonik) musikîlerde icracının
kullandığı frekansları çok küçük zaman aralıklarında ölçmek olası hale
gelmiştir. Bu çalışmada ses kartları ve yazılımlardan oluşan bir ölçüm
sistemi kullanılmak suretiyle geleneksel Türk musikîsinde iki usta icracının
yaptıkları taksimler üzerinde ölçümler yapıldı. Taksimlerde kullanılan
bütün frekanslar ile kullanım süreleri kaydedildi ve matematiksel analiz
için bir veritabanı oluşturuldu.
Bu çalışmada olduğu gibi, nota yazılımı
yerine doğrudan ses kaydı ile başlayan her incelemenin en azından başlangıçta
“icra ağırlıklı” olması, ya da icracının benimsediği üslubu yansıtması
doğaldır. Öte yandan, makam musikîsi gibi icracının yazılı notaya daima
sadık kalmadığı, hatta taksim gibi doğaçlama icralarda yazılı nota dahi
bulunmadığı musikî türlerinde kullanılan ıskalaların belirlenmesi ancak
doğrudan icralar üzerinde yapılacak ölçümlerle mümkündür. Musikîde kullanılan
kalıpların beraberinde getirdiği kısıtlamalar ya da zorunlamalar, icra
edilen eserin özgün nitelikleri ile icracının üslubu gibi farklı değişkenler
(ögeler) arasındaki karşılıklı etkileşimleri birbirinden ayırmağa çalışmanın
genelde oldukça güç bir iş olduğu görüşündeyiz. Bu makaleyi, sözkonusu
musikî nazariyatı sorunlarının ve ögelerinin, geleneksel Türk musikîsi
nazariyatı çerçevesinde ciddi olarak ele alındığı bir girişim olarak
dikkatinize sunmaktayız.
Örneklenen taksimlerde seslerin frekans
ekseni boyunca belirli yerlerde odaklanan birtakım “nirengi” noktaları
etrafında kümelendiğini gözledik. Kümeler arasında istatistiksel anlamda
farklılıklar –genişlik, dağılım geometrisi, yayılım– göze çarpıyordu.
Nirengi noktalarının her makam için genelde farklı bir yerleşim düzeni
aldığını saptadık. Bu gözlemler bizi, makam ıskalalarının belirli bir
tertibe göre yerleşmiş nirengi noktaları etrafında yığılmış frekans
dağılımlarından oluştuğu sonucuna götürdü. Bu makalede halen Türk musikîsinde
kullanılmakta olan ve sabit noktalardan oluşan ıskala modeli yerine
dağılımlardan oluşan makam ıskalaları seçeneğini önermekteyiz.
Sözkonusu dağılımları, ya da frekans
kümelerini icra sırasında mikro düzeyde gelişen çok karmaşık bir ıskala
siteminin “ham veri” tabanını, ya da “frekans deposu”nu oluşturduğunu
düşünebiliriz. Yine düşünce modelimize göre taksimin akışı sırasında
icracı farklı kümelerden seçtiği frekansları o anda oluşan mikro düzeyde
ıskalanın yapı taşları olarak kullanmaktadır. Belirli bir kümeden seçilecek
sesler, taksimin akışına ve icracının o andaki yerel ıskala tercihine
bağlı olarak taksimin farklı safhalarında farklı frekanslardan oluşabilir.
Şimdi bu düşünce modelini biraz açalım.
Belirli bir makamın ıskalasında belirli bir nirengi noktası etrafına
yığılmış frekanslardan oluşan ve belirli istatistiksel nitelikleri olan
bir kümeyi ele alalım. Taksimin akışı sırasında bu kümenin defalarca
“ziyaret edildiğini” ve kümedeki frekansların defalarca kullanıldığını
düşünelim. Ancak icracı bu kümeye her uğrayışında, o anda kafasındaki
yerel (mikro) ıskalanın gerektirdiği ses aralıkları dizisine bağlı olarak
kümeden farklı frekanslar seçecektir. Bu düşünce modeline göre yerel
ıskala sürekli değişmekte ve kullanılan ses aralıkları dizileri de ona
bağlı olarak daralıp genişlemektedir. O halde devamlı değişen “dinamik”
bir mikro ıskala yapısının varlığını düşünebiliriz.
Daha önce Şekil 5’te
görülen histogramda Dügâh ve Segâh bölgelerinde oluşan kümeler taksimin
farklı aşamalarında ziyaret edildiğinde, icracının her defasında kümelerden
farklı frekanslar seçmek suretiyle farklı ses aralıkları kullanmış olması
bu düşünce modelini doğrular niteliktedir. Bu noktada şöyle bir soru
akla gelebilir: Taksimin akışı sırasında gelişen melodi zinciri farklı
kümelerde gezinirken uğradığı her kümeden tam hangi frekansın seçileceğini
hangi etkenler belirler? Bu soruya yanıt olarak; ‘belirli bir kümeye
gelindiğinde seçilecek frekansın tam değerinin, o kümeye gelmeden birkaç
basamak önce seçilmiş frekanslara ve frekansların dizilişine bağlı olacağı’
modelini, ya da önerisini sunmaktayız. Bu düşünce geleneksel Türk musikîsinin
yapısında kısa süreli bir “bellek” olabileceği sonucuna götürmektedir.
Türk musikîsinde iki farklı katmanda
iki farklı ıskala yapısına rastlanmaktadır. Makro düzeyde her makam
için daha önceden belirlenmiş ve kümelenmelerden oluşan “sabit” bir
ıskala modeli makamın altyapısını oluşturur. Mikro düzeyde ise bir önceki
katmandaki sabit dağılımlar üzerine bina edilmiş ve sürekli değişen
(dinamik) yerel ıskala düzeni bu karmaşık yapıyı tamamlar. Bu, inceliklerle
dolu ve son derece gelişmiş yapı düzeninin teksesli musikîlerin tek
boyutlu uzaylarında çok katmanlı bir “düşey içerik”
(vertical context) yapısını oluşturduğu düşünülebilir.
Histogramlarda görülen frekans kümelerinin
farklı istatistiksel niteliklerinin incelenmesini, Türk musikîsinin
ses yapısını ortaya çıkartma ve “anlama” yolunda değerli ipuçları oluşturabileceğini
düşünmekteyiz.
Neyzen Niyazi Sayın’ın mansur neyle
yaptığı Uşşak taksimde kümelerin ağırlık merkezlerini oluşturan frekansların
Arel-Ezgi sistemine oranla, tutarlı olarak 10-15 sent kadar daha tiz
olduğu gözlenmiştir. Ayrıca karar perdesi ile güçlü etrafında oluşan
kümelerin, daha az önemli diğer perdelerdeki kümelere oranla daha fazla
sıkıştırılmış (daha yüksek sıkışıklık oranında) olduğu ortaya çıkmıştır.
Birinci gözlemi açıklamakta zorlanmaktayız. Bir öneri olarak, kullanılan
neyin nazariyat modeline göre biraz tiz açılmış olabileceği gösterilebilir.
Bu farkı açıklamak için ayrıca icracının üfleme tekniği –başın ney eksenine
göre konumu, parmakların delikleri kapatma sıkılığı, üfleme şiddeti
(lineer olmayan davranış)– ve ustasından edinilen öğretiler gibi etkenler
birer tahmin olarak sıralanabilir.
İkinci gözlemi açıklamak biraz daha
kolay olacaktır. Halen kullanılmakta olan nazariyat modelinde gösterilen
sabit perdeler bu çalışmada örneklediğimiz taksimlerden alınan ölçümlere
göre karar perdesi, güçlü ve tiz durakta usta icracıların çıkardıkları
seslere yakın düşmektedir. Ancak makamın diğer perdelerinde nazariyat
modeli icracıların bastıkları “dağınık” perdeleri ve bazı yerlerde adeta
sürekli ortam görüntüsü veren frekans yayılımlarını tamamen es geçmektedir.
Kemençe taksimindeki ses kümelerinin
nirengi noktaları etrafındaki dağılımlarının dengeli olduğu görülmüştür.
Nirengi noktaları ile nazariyat modeli arasında belirli bir yönde tutarlı
bir sapma yoktur. Kemençeci İhsan Özgen’in bizdeki bütün taksimleri
incelendiğinde, bazı kümelerin nirengi noktalarının açık tellere denk
geldiği makamlarda sıkışıklık oranlarının çok yüksek olduğu görülmüştür.
Bu gözlemdeki amaç taksim sırasında icracının açık telleri diyapozon
gibi referans olarak kullanıp kullanmadığı hakkında bir sonuç çıkarmaktı.
Ancak bu konuda somut bir sonuca varılamamıştır.
Bu çalışmada örneklenen iki çalgıdan
çıkan seslerin dağılımları karşılaştırıldığında genelde kemençeden çıkan
seslerin neyden çıkan seslere göre daha fazla dağılım gösterdiği sonucuna
varılmıştır. Bu fark için değişik nedenler düşünülebilir. Kemençe perdeli
olmadığından icracı, makamın ses yapısı içersinde kalmak koşuluyla,
sınırsız seçeneğe sahiptir. Ayrıca bu usta kemençecinin, en azından
taksimlerde sazını oldukça “serbest” kullandığını düşünmekteyiz.
Kemençenin frekans ekseninde (sayılar
ekseni) istenilen her sesi kolayca çıkartabilmesine karşın ney için
durum çok farklıdır. Ney delikli bir nefesli sazdır. Bu nedenle çıkartılabilecek
seslerin ilk bakışta sabit aralıklı olacağı düşünülebilir. Ancak ney
üflemek çok değişkenli bir “olay” olup, deliklerin kapanma sıkılığı,
başın ney eksenine göre konumu, üfleme yönü, üfleme şiddeti ve benzeri
etkenler yarım sese (100 sent) varan mertebelerde ses değişimine yol
açabilirler. Bu etkenlere rağmen neyzen Niyazi Sayın’ın taksimindeki
ses kümeleri kemençeye göre daha az dağılım göstermektedir.
İstatistikte yerleşmiş haliyle küme
analizi musikîde kümelenmelerin belirlenmesi yolunda sadece bir “ilk
yaklaşım” olarak düşünülmelidir. Bu algoritmanın işlenerek musikîye
daha yatkın hale getirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada dahi standart
küme analizinin ötesine geçip “çekirdek” kavramının oluşturulması gereği
duyulmuştur. Küme analizi standart şekli ile evrensel kümedeki her elemanı,
oluşacak altkümelerden bir (sadece bir) tanesine yerleştirmektedir.
Bu nedenle, musikînin tabiatı gereği histogramlarda ortaya çıkan frekans
kümelerinde yer yer geniş boşluklar görülmektedir. Musikîye uygulanabilirliği
açısından bu yönteme bir “sıralama düzeni”nin (hiyerarşik düzen) getirilmesi
uygun olacaktır.
Dikkate alınması gereken diğer bir
husus da bu çalışmada ortaya çıkmağa başlayan yapıların sadece iki usta
icracının tek bir oturumda yaptıkları taksimlerden alınan örneklere
dayalı olmasıdır. İstatistiksel açıdan “anlamlı” sonuçlara varabilmek
için çok sayıda farklı icracılardan alınacak çok sayıda örneğin sistemli
bir biçimde incelenmesine ihtiyaç vardır. Bu yaklaşımla geleneksel Türk
musikîsinde ve olası başka musikîlerde kullanılan ıskalaların dağılımlar
şeklinde ortaya çıkartılabileceğine inanıyoruz.
Etkileşim
|