| |
|
Ud Akordundan Ses Sistemlerine
Bir Tartışmanın Kronolojisi
Türk Musikisi Haberleşme Grubunda
geçen bir tartışmayı tarih sırasıyla sunuyoruz.
İlginç ve verimli bulduğumuz bu tartışmanın
yararlı olması dileğiyle...
|
|
12.07.2001
|
|
Nesrin
|
|
Udumun Akordu Bozuldu
|
|
Sevgili arkadaşlar,
Yaklaşık 4 aydan beri ud dersi almaktayım.
Şu aralar kurs tatile girdi. Ben de udumun tellerinden "lâ" telini kopardım
ve de yenisi takıldı. Fakat akord berbat oldu. Ben bugüne kadar hiç
akord yapmamıştım. Bahçelievler (İstanbul) civarında oturuyorum. Eğer
bu konuda bana yardımcı olabilecek birine yönlendirirseniz minnettar
olurum. Çünkü tel takan kişi sadece tamirci idi sanatçı değil.
Sevgiler,
|
|
***
|
|
***
|
|
12.07.2001
|
|
Taner / İzmir
|
|
Benim Derdim de Aynı
|
|
İyi Günler,
Ben de çok amatör bir müzisyen olarak gruba
yazılanları takip ediyorum ve sizleri böyle imkanlar sağladığınız için
canı gönülden tebrik ediyorum. Web sayfasından her şeyi bulabiliyoruz,
yada çoğunu. Nesrin Hanım ile aynı dertten muzdaribim. Yamaha tuner
var ama akordlar gitara göre olduğu için daha doğrusu udun sesine göre
biraz farlı olduğu için daha pratik nasıl akord edebilirim bu konuda
tavsiyelerinizi bekliyorum.
Selamlar ,
|
|
***
|
|
***
|
|
14.07.2001
|
|
Ertuğrul iNANÇ
|
|
El Cevap
|
|
Taleb artınca cevap vermek vâcib oldu.
Evvelâ Nevâ telini akord edelim. Nevâ sesini,
yâni Pianodaki A=440 Hz. frekansını çeşitli kaynaklardan elde edebiliriz:
1) Telefonun çevir sesi (standard hat; dâhilî
santral varsa hat alınız)
2) Mektep çocuklarına 'çaldırılan' blòkflütteki
A (Là) (Alt delik ve üstteki ilk iki delik tam kapalı)
3) Müzik mağazalarından temîn edilebilen
bir Là düdüğü veyâ diyapazon
4) Piano veyâ elektronik Org vs. çalgıdaki
Là sesi.
Sesi 'ezberleyelim' ve Nevâ tellerinden
birini üst sıradaki ilk iki burgudan hangi tel tekini akord ediyorsak
ona âit olanını (sapa yakın olan alt tele âittir) çevirerek bu sese
getirelim. Sık sık ses kaynağından kontrol etmekte fayda var. İyice
emîn olunca telin diğer tekini de düzenleyelim. Bir taraftan burguyu
çevirirken mızrapla 'üstten vuruş' yaparak tel çiftinin 'kaynaşması'
kontrol edilmeli...
Diğer tel çiftleri de aynı esâsa göre akord
edilecek. Yâni önce biri, sonra diğeri.
Nevâ telinin akordu tamamlanınca bir üstteki
Dügâh teline geçebiliriz. Nevâ teli üzerinde parmağımızı sapla gövdenin
birleştiği yere getirip ses alalım. Bu ses, Dügâh telini çekeceğimiz
sesin bir oktav tizidir (Muhayyer).
Bütün tellerin gövdenin sapla birleştiği
noktasından alınacak sesler, bir üstteki telin tiz oktavıdır. Bundan
faydalanarak Hüseynîaşîrân, Pest Bûselik ve Pest Geveşt tellerini de
akord edebiliriz.
En alttaki Gerdâniye teline gelince... Bu
telden ikinci pozisyonda birinci parmakla alınacak ses Muhayyer perdesi,
yâni Dügâh telinin 'boş' sesinin bir oktav tizidir. Ona göre akord edilebilir.
Şu bilgiler de sağlama yapmak için lâzım
olabilir:
Her tel çifti bir üsttekinin tam dörtlü
tizine akord edilir. Yâni herhangibir telde, ikinci pozisyonda dördüncü
parmakla basılan perde bir alt telin 'boş' sesidir.
Üçüncü parmağı sapla gövdenin buluştuğu
noktanın üzerine, birinci parmağı da pozisyonu bozmadan bir üst tele
yerleştirelim; ama bastırmayalım. Parmağımızı tele değdirip çektiğimiz
anda mızrapla tele vuralım. Eğer doğru yapabildiysek tiz ve armoniksiz,
saf bir ses duyarız. Buna "flàjole" denir. Târif ettiğim pozisyonda
(birinci parmak üçüncü parmağın bulunduğu telin bir üstünde) elde edilecek
her iki flàjole sesinin birbirinin aynı olması lâzım. (Yurdal Tokcan'dan
öğrendiğimize göre en sağlam kontrol metodu bu...)
Ayrıca, bilmeyenler olabilir, burguların
tellere âidiyeti de şöyle:
Alt sıradaki ilk (gövdeye en yakın) iki
burgu Gerdâniye (Sol); üst sıranın ilk iki burgusu Nevâ (Re); Üst sıranın
ikinci ikilisi Dügâh (Là); alt sıradaki ikinci çift Aşîrân (Mi). Bûselik
(Si) ve Geveşt (Fa#) tellerine âit burgular iki vaziyette olabiliyor.
Birincisi: Üst sıranın son ikilisi Si;
Alttaki son, tek kalan burgu Fa#. İkinci
vaziyet: Üst sıranın sondan bir önceki burgusu ile alt sıranın son burgusu
Si; üstte en sonda tek kalan burgu Fa#.
Anlaşılamayan veyâ sormak istediğiniz başka
hususlar varsa lùtfen çekinmeyiniz.
Muhabbetle,
|
|
***
|
|
***
|
|
18.07.2001
|
|
Bulokan
|
|
Tuner Yazılımı ile Yapın
|
|
DEĞERLİ ARKADAŞLAR,
AŞAĞIDA VERİLEN ADRESTEKİ TUNERI BİLGİSAYARINIZA
ÜCRETSİZ OLARAK DOWNLOAD EDEBİLİRSİNİZ DAHA SONRA DA BİLGİSAYARINIZA
BAĞLI HERHANGİ BİR MİKROFON YARDIMIYLA AKORD PROBLEMİNİZİ EN KOLAY ŞEKİLDE
ÇÖZEBİLİRSİNİZ ŞÖYLE Kİ :
UD'DA EN ALT TEL OLAN GERDANİYE(SOL) SESİNİ
D4 +00 %
NEVA SESİNİ(RE) A3 +00 %
DÜGAH SESİNİ(LA) E3 +00 %
HÜSEYNİAŞIRAN SESİNİ(Mİ) B2 +00 %
KABA BUSELİK SESİNİ(Sİ) F#2 +00%
KABA GEVEŞT SESİNİ(#FA) C#2 +00%
ADRES:
www.audio-phonics.com/download.html
AP İNSTRUMENT TUNER'I İNDİRİN.
İYİ ÇALIŞMALAR
|
|
***
|
|
***
|
|
18.07.2001
|
|
M. Kemal Karaosmanoğlu
|
|
Tuner ile, Ama % 00 mı?
|
|
Arkadaşlar,
Ud akordu ile ilgili iki yardım talebinin ardından güzel öneriler geldi;
bunlardan ben de yararlandım.
Ancak, 'Udda tuner kullanarak akord' konulu mesajdan hareketle birkaç
hatırlatma ve düzeltme yapmak istiyorum. Bu konuda olumsuz ya da olumlu
görüşlerinizi iletirseniz yararlı bir tartışma başlayabilir kanısındayım.
Önce tuner kullanarak akord yapmayı öneren arkadaşımızın yazdıklarını
özetleyeyim: Arkadaşımız,
Gerdaniye (Sol) sesini D4 + % 00 olarak,
Neva (Re) sesini
A3 + % 00 olarak,
Dügah (Lâ) sesini
E3 + % 00 olarak,
Hüseynîaşîran (Mi) sesini B2 + % 00 olarak,
Kababûselik (Si) sesini F#2 + % 00 olarak,
Kabageveşt (Fa#) sesini C#2 + % 00 olarak
akord etmemizi öneriyor (Audio-Phonics programında '% xx' ile gösterilen
hataları Cent cinsinden aralıklar olarak da düşünebiliriz).
Burada, sanki Türk müziğindeki perdelerden 7 (+5)'inin Batının
tampere sistemindeki 7 (+5) nota ile aynı olduğu, farkın (genellikle
arıza işareti taşıyan) öteki perdelerde ortaya çıktığı gibi
yaygın bir yanlış düşüncenin izleri yatıyor:
Gerçek elbette böyle değildir. O kadar ki,
bu iki ses sisteminde -başlangıç için referans noktası
olarak alınmış ilk ses dışında- frekansları aynı olan tek bir
perde bile yoktur.
Bunun matematik gerekçesi çok açıktır: Türk
müziğinde aralıklar oranlar (rasyonel sayılar) ile tanımlanmıştır; Batının
tampere sistemindeki en küçük tek aralık ise, 2'nin 12'nci kuvvetten
kökü alınarak hesaplanır, irrasyonel bir sayıdır.
Pratikte ise bu iki sistemdeki bazı perdelerin
birbirine çok yakın olduğu, dolayısıyla kulakla ayırdedilemeyeceği söylenebilir.
Fakat hem bu görüş tartışma götürür, hem de bu farkı ilke olarak vurgulamak
zorunludur.
Akord konusu bu gerçeği açıklamak için iyi
bir örnek.
Yukarda olduğu gibi, referans olarak Neva
(Re) ile Batının A3 + % 00 (Lâ) perdesi alınırsa, Sol (Gerdaniye) perdesi
Re (Neva)'nın Dörtlüsü (4/3) olduğuna göre, bu iki perde arasındaki
aralık
1200 * log(4/3) / log(2)
= 498 Cent
olarak elde edilir. Oysa, Batının A3'ü ile
D4'ü arasında 500 Cent vardır. Dolayısıyle, Sol (Gerdaniye) perdesini
D4 + % 00'a değil, D4 - % 2'ye akord etmek gerekir.
Öteki perdeler de Arel-Ezgi sistemine göre
benzer biçimde hesaplanır ve topluca yazılırsa, telleri;
1. Re (Neva) ile
arasında Dörtlü aralığı (4/3) bulunan Sol (Gerdaniye) perdesini [yukarda
hesaplandığı gibi] D4 - % 2'ye
2. Re (Neva) perdesini
A3 + % 0'a
3.
Re (Neva)'nın alt Dörtlüsü [ya da, oktav farkıyla (üst) Beşlisi]
olan Lâ (Dügâh) perdesini E3 + % 2'ye
4. Re (Neva) ile arasında [oktav
farkıyla] Taninî aralığı (9/8) bulunan Mi (Hüseynîaşîran) perdesini
B3 + % 4'e
5. Re (Neva) ile arasında
[oktav farkıyla] Artık İkili veya Küçük Üçlü aralığı (32/27) bulunan
Si (Kababûselik) perdesini F#2 + % 6'ya
6. Re (Neva) ile arasında
[oktav farkıyla] 2 Taninî aralığı (81/64) bulunan Fa# (Kabageveşt)
perdesini C2 + % 8'e
çekmek gerektiği ortaya çıkar.
Görüldüğü gibi, her perdede
irili (Fa#: 8 Cent)
ufaklı (Sol/Lâ: 2 Cent) farklar vardır.
Eleştirilerinize sunar,
Arel - Ezgi sistemindeki öteki perdeler ya da bir başka ses sistemi
için gerekli hesaplamaları talep eden olursa göndermeye hazır olduğumu
bildiririm.
|
|
***
|
|
***
|
|
19.07.2001
|
|
Ertuğrul İnanç
|
|
Neden Arel-Ezgi Sistemi?
|
|
Kanaatlerinizin çoğuna -her zamanki gibi-
iştirâk ediyorum. Fakat...
> Öteki perdeler de Arel-Ezgi sistemine
göre benzer biçimde hesaplanır ve
topluca yazılırsa, telleri; <...>
> Eleştirilerinize sunar, Arel - Ezgi sistemindeki
öteki perdeler ya da bir başka ses sistemi için gerekli hesaplamaları
talep eden olursa göndermeye hazır olduğumu bildiririm.
Neden hâlâ ve ısrarla Arel-Ezgi sistemi?
Bahsettiğiniz sistemin (aslında sistem bile değil ya!) bütün nazarî
mülâhazaları bir tarafa bırakalım, Türk mûsikísinin icrâ pratiğiyle
hiçbir alâkası yoktur! Ud akordu, yâni icrânın ta kendisi, böyle bir
'sistem'in hipotezlerine istinâd ettirilmemeli. Gerçi tam dörtlü her
yerde tam dörtlüdür ama meseleye prensip noktasından bakılmalı kanaatindeyim.
Arel-Ezgi 'sistem'i, yavrusu olduğu sakat
kültür politikasının ve çarpık ideolojik estetiğin bütün tersinden ve
düzünden mahsulleri gibi Türk mûsikísinin yakasından düşmelidir artık.
İlim nazarında çoktan mezara gömülmüştür zâten...
Muhabbetle,
|
|
***
|
|
***
|
|
19.07.2001
|
|
Gökçe Aydın
|
|
Bilmiyordum
|
|
Merhaba,
Bu yazıyı Ud akordunda tuner kullanımı konusu
ile ilgili M. Kemal Karaosmanoğlu'nun yazmış olduğu yaziya cevaben
yazıyorum.
Öncelikle şunu belirteyim: Yazıdan faydalandım.
Çünkü Türk sanat musikisi (sanat dedim çünkü bence kültür bakımından
çok farklılar) ile çok yakın olmayan birçok insan gibi ben de Batı müziğindeki
12 sesin TM'de aynen olduğunu bunlara ek olarak başka seslerin de olduğunu
düşünürdüm. Ki bu yanılgının (eğer yazı doğru ise) başkalarında da olduğu,
ud akordunda tuner kullanımı ile ilgili ilk tariften de belli oluyor.
1. Yazi ile ilgilibir
düzeltme; "Batinin tampere sistemindeki tek aralik ise, 2'nin 12'nci
kuvvetten kökü alinarak hesaplanir, irrasyonel bir sayidir" ifadesinde
irrasyonel kelimesi yanlis.
Irrasyonel sayilar kök içindeki negatif
sayilardir. Oysa bati müzigi ses sisteminde böyle bir sey yok.
2.Ses sistemler üzerine internette
okudugum bir çok dökümanda birebir denk geliyormus gibi ifadeler gördüm.
Su anda site ismi veremeyecegim. Neden böyle ? Insanlar bu küçük farklari
önemsemiyor mu ? Yoksa bilmiyor mu?
3. Yarim imam dinden yarim doktor
candan edermis. Benim ordan burdan okudugum bilgilerle iyice kafam
karisti. Okudugum dökümanlardan sunu çikardim ; Türk müzigi ses sistemlerinde
herkes tarafindan kabul edilmis bir sistem yok. Birden fazla ses sistemi
var
Arel-Ezgi-Uzdilek’in 24 esit olmayan aralikli
sistemi, Töre-Karadeniz’in esit olmayan 41 aralikli sistemi vb. Buna
göre nasil olacakda Bati müzigindeki 12 ses türkmüziginde varmidir yokmudur
diye karar verecegiz.
4. Türk musikisindeki ses sistemlerinin
en eskisi nedir. Yukarida verdigim isimler zannedersem cumhuriyet devrinde
yasamis insanlar. Eski bestekarlar eserlerini hangi sisteme göre yazarlar
di? Yada hiç mi yazmazlardi?
Saygilar
|
|
***
|
|
***
|
|
20.07.2001
|
|
M. Kemal Karaosmanoğlu
|
|
Müziğin Matematiği
|
|
Merhaba,
Mesajımdan yararlanılmasına sevindim.
Öte yandan, bu konunun verimli bir tartışmayı
başlatabileceğine ilişkin tahminim de gerçekleşeceğe benziyor (Bunu,
Sayın Umut Şenoğlu'nun mesajına ek olarak, Sayın Ertuğrul İnanç'ın yalnızca
bana gönderdiği mesajda konuyu Arel - Ezgi 'sistem'ine getirmesinden
çıkarıyorum. Kendisi uygun bulursa aynı mesajı Gruba da atar).
Maddelere gelince:
1. Asıl konumuz müzik; onun için, derin
matematiğe dalmak iyi değil ama bu işi asgari düzeyde de olsa yapmak
zorundayız: 2'nin 12'nci kuvvetten kökünün irrasyonel bir sayı olduğu
yanlış değil. Yani bu değer gerçekten m / n gibi bir oran ile gösterilemez.
Doğal olduğu söylenen her ses sisteminde ise aralıklar iki doğal sayının
oranı olarak gösterilir. (Kök içindeki negatif sayılara imajiner ya
da sanal sayı denir.)
2. Batı müziğindeki tampere edilmiş 12 sesin
Türk müziğinde aynen olduğu, bunlara ek olarak başka seslerin de bulunduğu
seklindeki yaygın yanlış görüşün bilgisizlikten mi yoksa önemsemezlikten
mi kaynaklandığını bilemiyorum. Eğer ikincisi doğru ise söylenecek çok
sey var, ama şu kadarıyla yetineyim: Bir önceki mesajımda belirttiğim
gibi, tampere notalar ile bizim müziğimizdeki perdeler arasında 8 Cent'e
varan (ki, yaklaşık olarak koma'nın üçte biridir) farklar, özellikle
tiz bölgede 6 devir/saniyelik bir frekans farkına tekabül eder ve bu
değer, ortalama bir insan kulağının ayırdetme sınırları içindedir.
3. Sorunun cevabı hem basit hem karışık:
Gerçekte Türk müziği için herkes tarafından kabul edilmiş bir ses sistemi
var ve bu, öteden beri bütün kaliteli - özenli saz ve söz icracılarınca
uygulanıyor. Gelgelelim, 'nazariyat'ta bambaşka bir sistem 'anlatılıyor';
her nedense pratikte uygulanan ve doğru olan sistem bir türlü formüle
edilememiş. Allahtan son zamanlarda bu konuya bilimsel olarak yaklaşan
kurum ve kişiler çoğaldı; umarım çok geçmeden icra - teori birliği sağlanacaktır.
4. Türk musikisindeki ses sistemlerinin
en eskisi, ilk kez Safiüddin tarafından yazılı hale getirilmiş, eşit
olmayan 17 aralıklı sistem idi. Eski bestekârlar eserlerini bu sisteme
göre yazarlarmış... Fakat bunu söylemek ve bu sistemdeki perdelerin
frekanslarını bilmek de derdimize deva olmaya yetmiyor. Çünkü özellikle
son zamanlarda daha da yaygınlaşan bir görüşe göre, bu perdeler sabit
değildir; bir bölgedir. Makama - seyire - çeşniye göre bölgenin alt
- orta ya da üst ucu kullanılmıştır... Ben ise, kişisel olarak, 21.
yüzyılda böyle bir 'teori' ile yetinilemeyeceğini düşünüyorum. (Bu maddedeki
sorularınıza cevap verecek değerli bir kitap önereceğim: Türk Musikisinin
Mes'eleleri. Yazarı: Yalçın Tura, Pan Yayınları).
Saygılarımla,
|
|
***
|
|
***
|
|
20.07.2001
|
|
Ertuğrul İnanç
|
|
Pardon
|
|
Merhabâ Kemal Bey,
Affınızı ricâ ederim, o mesajı gruba atmak
niyetiyle yazdım ama "kime" hânesini değiştirmeyi unutmuşum. Ben de
mesajım acabâ sansür mü edildi diye şüpheye düşecektim az kalsın, teşekkür
ederim.
Muhabbetle,
|
|
***
|
|
***
|
|
20.07.2001
|
|
Gökçe Aydın
|
|
Logaritma?
|
|
Bu sitede simdiye kadar yapilmis tartismalarin
(maalesef sayisi pek fazla sayilmaz) en ilginc geleni bu kesinlikle.
Yalniz, ben burada bahsettiginiz formulasyonu pek anlayamadim, bati
muziginde olandan ise hic bahsetmemissiniz. Bu konularda biraz daha
bilgi vermeniz mumkun mu acaba?
|
|
***
|
|
***
|
|
23.07.2001
|
|
M. Kemal Karaosmanoğlu
|
|
Logaritma
|
|
Merhabalar,
Haklisiniz. Ses sistemleri konusu benim
için de hep ilginç olagelmistir.
Müzikal aralik birimleri ve bunlarin hesaplanmasi
birçok kitapta ayrintili olarak bulunabilir. (Örnegin, Müzik Fizigi,
Ayhan Zeren, Pan Yayinlari.) Fakat madem soruldu ve sürmekte olan tartisma
için önemi var; kisa bir bilgi vereyim.
Ilk mesajimda Dörtlü ile ilgili formülü
vermis ve bu araligi 498 Cent olarak hesaplamistim. Bu kez de Besli
(3/2) araligini daha ayrintiya girerek hesaplayalim:
Batida logaritmanin kesfinden sonra oktavin
1 200 esit parçaya ayrilmasi suretiyle Cent diye bir birim tanimlanmis
ve 100 Cent = 1 Ton (Do-Do# ya da Mi-Fa araligi gibi) kabul edilmistir.
Birim (1/1) frekansli sesin oktavinin frekansi 2/1 olduguna göre, Cent,
frekans cinsinden 2'nin 1 200'üncü kuvvetten köküne esittir.
Elbette, hem gerek bu kök islemini, gerekse
asagidaki hesabi yapabilmek, hem de çok küçük küsüratli sayilarla ugrasmak
zorunda kalmamak vb. için logaritmaya basvurmak zorunluydu. (Iki araligin
pespese gelmesi sonucunda olusan yeni araligi hesaplamak için, oranlarla
hesap yapilirsa çarpim yapmak gerekirken; Cent vb logaritmik araliklar
kullanilirsa toplama yapmak yeterlidir.)
Sonuçta, bir araligin Cent cinsinden büyüklügünü
bulmak için, o araligin 2 tabanina göre logaritmasini alip onu 1 200
ile çarpmak yeterlidir. [2 tabanina göre logaritma ise, herhangi bir
tabana (örnegin 10 ya da e) göre alinan logaritmanin, 2'nin o tabandaki
logaritmasinda bölünerek elde edilir.]
Açik bir telin frekansi 1/1 (birim) kabul
edilirse, o sesin Beslisinin (yani, telin 3'te 2'sinin titresmesiyle
olusan sesin) frekansi 3/2'dir . Dolayisiyla, ln, e tabaninda logaritmayi
göstermek üzere, Besli araligi Cent cinsinden
1 200 * ln(3/2) / ln(2) = 1 200 * 0.4055 / 0.6931 = 702.02 ~ 702
olarak elde edilir.
(Gökçe Bey, en iyisi devami için kitaplara
müracaat. Yoksa Grupta aforoz edilebiliriz!)
Iyi çalismalar
|
|
***
|
|
***
|
|
20.07.2001
|
|
Gökçe Aydın
|
|
Oktav
|
|
Ilk mesajimda bunu sormayi unuttugum icin
bir daha mesaj yazıyorum.
Udda ve kanunda bol bol kullanilan bir susleme, ayni sesi farkli oktavlardan
calarak icraya zenginlik katmaktir. Bati muzigini de iyi kotu takip
ettigim icin, ayni tip suslemenin klasik gitar ve piyanoda da bol bol
kullanildigini biliyorum. Bu durum biraz kafami karistiriyor. Burada
sozu edilenlere gore, nirengi noktasi olan Neva=440 Hz perdesinden itibaren
gitgide buyuyen bir fark sozkonusu iki ses sistemi arasinda. Bu durumda
da iki ses sistemindeki (1 oktav) adi verilen araligin da ciddi bicimde
farkli olmasi kacinilmaz gibi duruyor. Fakat, ayni tip süsleme mesela
kanun ve gitarda da basari ile kullanilabiliyor. Bu sizce nasil aciklanabilir?
|
|
***
|
|
***
|
|
23.07.2001
|
|
M. Kemal Karaosmanoğlu
|
|
Oktav Özdeşliği
|
|
Merhaba,
Yeterince açik anlatamadigim için üzgünüm:
1. Iki ses sistemi ile ilgili tüm karsilastirmalarda
hep 1 oktavdan bahsediyoruz. Çünkü üst ve alt tüm öteki oktavlarda tamamen
ayni araliklar tekrarlaniyor. Yani üst oktavda fark daha da büyüyor
degil. Olsa olsa, insan kulaginin tiz sesleri daha iyi ayirdedebilmesi
gibi bir farktan söz edilebilir.
2. Tampere sistem ile dogal sistem arasinda
Neva'dan itibaren gitgide büyüyen bir fark yok. Her perdede az ya da
çok bir fark var:
Tampere
Cent TM
Oran Cent Fark
-------- -------------- ------ ----
------
0 La Nevâ/Yegâh 1/1
0 0
200 Si Hüseynî/Aşîran
9/8 204 + 4
300 Do Acem/Aşîran
32/27 294 - 6
500 Re Gerdaniye/Rast
4/3 498 - 2
700 Mi Dügâh/Muhayyer
3/2 702 + 2
800 Fa Dik/Kürdî
128/81 792 - 8
1000 Sol Kaba/Çargâh
16/9 996 - 4
1200 La Tiz/Neva
2/1 1200 0
Görüldügü gibi, nirengi noktasi alinan disindaki
tüm seslerde farklar var. Fakat bu farklar oktavdan oktava degismiyor.
Iyi çalismalar dilegiyle
|
|
***
|
|
***
|
|
20.07.2001
|
|
Can Ceylan
|
|
Buyrun Siz Önerin
|
|
Muhterem Grup uyeleri
Ud akorduna dair yapilan ve bunun neticesi
olarak ortaya çikan tartişmlari her grup uyesi gibi bir suredir merak
ve ilgi ile takip etmekteyim. Ancak sahsi kanaatim mevzunun mecraindan
çıktıgı ve gereksizlik arzetmeye baslaması yonundedir.Bu kanaate nereden
vardıgıma gelince: Turk Musikisinde yillardir yapilan sistem tartismasinin
yanlis metodlarla yapilmadigini dusunmemdir.Kullanilan Arel sisteminin
mukemmel oldugunu kimse savunmuyor, savunamaz.Boyle bir dusunce ancak
sistemi ve sistemleri bilmemekten ve bir musiki bagnazlıgından, dar
goruslulukten kaynaklanır.Dogrunun donup dolaşip "zevk-i selim" ile
bulundugu musiki ilminde bu kadar sisteme baglılık biraz abesle istigaldir.Batı
muzigi de dahil olmak uzere hic bir sistem insan hissiyaina %100 cevap
veremezken,elle bulunan sisteme saldırmak, onu reddetmek, onu Turk musikisi
uzerinde bir yuk olarak gormek kas yaparken goz cıkarmaktır.AMA BU TAVIRDA
OLAN KISILER TUM SORULARI CEVAPLAYACAK VE TUM NAZARI PROBLEMLERI CÖZECEK
BIR SISTEM BULMUSLARSA, BUYURSUNLAR O SISTEMI SEVE SEVE KULLANALIM.
Ayrica biz bu kısır tartimalari yaptikca
TURK MUSIKISI ADINA "Ati alıp da Uskudar'a gecenlerin" sayısı bir hayli
cogalıyor. Sahsi düsüncem, tekamul yanlıs veya eksiklerin salt elestiri
ile degil bu yanlısları duzeltecek ve eksiklikleri tamamlayacak alternatif
sunmakla olur.
Saygı ve hurmetle.
|
|
***
|
|
***
|
|
20.07.2001
|
|
Cemal
Kara
|
|
Arel Anlaşılamamıştır
|
|
Sistemin ADI Arel-Ezgi ve Uzdilek'tir. Murat
Uzdilek gelmis gecmis en buyuk Turk Fizik profesorlerindendir. S.Arel
ve S.Ezgi 'nin ise Turk musikisine katkilari tartisilmaz.
Ertugrul Bey sizi pek tanimiyorum ama acaba
Arel'in calismalarini cope atacak kadar bilgi dagarciginiz genisse bunu
bizimle de paylasmalisiniz.
Arel'in en basta sayilan hizmetleri
1.) Hasan Ferit Alnar'i Viyana konservatuarina
gondermesi. Alnar Viyanaya gitti ve donunce Turk muzigine hizmet
edecegine tam bir batici oldu cikti. Kendisi gelmis gecmis en buyuk
kanun virtuozudur.
2.) Mesut Cemil'de Arel 'den burslu olarak
Kontrupan ve Fug ogrenmesi icin yurt disina gonderilmistir. Ama sanirim
Ankara Radyosundaki o muhtesem SEF performansi disinda genel anlamda
Turk musikisini Arel'in varisi olarak ileri goturmek icin cok caba harcamadigi
soylenebilir veya virtuozlugu ve sefligi kadar liderligi o kadar
kudretli olamamis gibi geliyor bana.
3) Durak formunda Arel 1 numaradir. Mevlevi
ayini formunda ilk 5'e girer. Saz semailerinde bir dehadir. Beste, semai
ve sarkilarinin hic birine kalitesiz denemez. Bir evcara durak'i vardir
ki bir kez dinlemenizi oneririm.(Dil paresi pur nur olur) Tum
zamanlarin bestelenmis Durak sayisinin 2 kati kadar Durak bestelemistir.Uzzal
Ayin-i Şerif'ini unutmamak gerekir. 45 civarinda ayin bestelemistir.
Daha dogrusu ben 45 oldugunu biliyorum. Belki daha fazladir.
4) Modulasyonun onemini ogretmistir.
5) Halk muziginin radyolarda yesermesi
bile AREL > M.CEMIL > M.SARISOZEN seklinde olmustur.
Varisler 50 yila yakin bir mucadeleyi ileri
goturememis ve Arel'in taslarinin uzerine bir tas konmamistir.
Yahu cok rica ediyorum. Ne olur emekleri
boyle kolay cope atmayalim. Arel Turk muziginin Bach'idir. O da Bach
gibi herhalde 100 sene sonra anlasilmayi bekliyor.
Ben sizin yerinizde olsam bilimsel calismalari
cope atmaz daha ileri goturmeye calisirdim.
Saygilarimla
|
|
***
|
|
***
|
|
23.07.2001
|
|
Ertuğrul
İnanç
|
|
Mesele Ben Değilim
|
|
> Ertugrul Bey sizi pek tanimiyorum ama
acaba Arel'in calismalarini cope
> atacak kadar bilgi dagarciginiz genisse
bunu bizimle de paylasmalisiniz.
Arel'in çalışmaları bildiğim kadarıyle bir
kütüphâneye bağışlanmıştı. Çöpe mi atmışlar!
Beyefendi,
Arel'in bütün teorisini, polemiklerini,
estetik ve ideolojik görüşlerini ilk elden, yâni kendi kaleminden; Mûsikí
Mecmuasındaki tefrikalarından okumak fırsatını buldum. Bunlar üzerinde
bayağı kafa patlattığımı ve kalem eskittiğimi söyleyebilirim. Türk mûsikísi
teorisi üzerine edindiğim ilk bilgiler de onlardı.
Seneler içinde başka görüşleri (Karadeniz,
Nota Mecmuası ekolü), Arel teorisi üzerinde yapılmış revizyonları (İlerici,
Gürmeriç) ve nihâyet klásik teori üzerine yapılmış çalışmaları "keşfettim."
Fakat asıl hareket noktam dâimâ elde bulunan bestelenmiş eserler külliyâtı
ve -doğrudan doğruya içinde bulunduğum- icrâ pratiği olmuştur.
Mesele benim birikimim veyâ kalitem değil,
mücerred realitelerin müzâkere edilip hakíkatin ortaya koyulmasıdır.
> Arel'in en basta sayilan hizmetleri
>
<...>
Arel'in F. Alnar veyâ M. Cemil'e yaptığı
hizmetin ortaya koyduğu teorinin müzâkeresiyle alâkası yoktur. Ayrıca
Alnar'ın "gelmiş geçmiş en büyük kánun virtüozu" olduğu sübjektif iddiası
isbât edilemez. "Büyük" ne demektir ve ölçüsü nedir? Bilmem kaç asır
mâzîsi olan kánûnun ve kánûn icrâcılığının bu zaman periyodunda "gelmiş
geçmiş" hangi icrâcıları hangi kriterlere göre değerlendirilmiş ve Alnar
hangi kıstasa göre 'şampiyon' îlân edilmiştir?
Bunlar zâten mevzuun dışında..
Arel, beyefendinin ifâdesiyle, "gelmiş geçmiş
en büyük" besteci olabilir. (Tabiî bunu ölçmek de mümkün değil) Fakat
bu da mevzû değil.
> 5) Halk muziginin radyolarda yesermesi
bile AREL > M.CEMIL >
M.SARISOZEN
> seklinde olmustur.
Bu da Arel teorisiyle alâkasız bir husus.
Sarısözen ve diğerlerinin Halk mûsikísi anlayışı ve tatbîkátıyle alâkalı
fikir bildirecek daha ehil kimseler olduğu kanaatindeyim.
> Yahu cok rica ediyorum. Ne olur emekleri
boyle kolay cope atmayalim. Arel
> Turk muziginin Bach'idir. O da Bach gibi
herhalde 100 sene sonra
anlasilmayi
> bekliyor.
Bach'ın Batı mûsikísi târihindeki ehemmiyeti
ciltler dolosu kitabın mevzuu. Bizi alâkadar edense Türk mûsikísinin
bir Bach'a ihtiyâcı olup olmadığı.
Acabâ kendileri Bach'ın aksiyononu mukáyeseli
bir şekilde inceleyip Türk mûsikísi târihinde de Onun -bâzı hususlarda-
bir paralelinin olabileceğini, meselâ Itrî'nin makam mûsikísinin tekâmül
seyrindeki rolünü merák ettiler mi?
Yoksa üstadlarını yüceltmek için Batı mûsikísinden
akla ilk gelen 'idol'ü seçip bu aforizmayı mı ortaya attılar?
Lútfen realitelere gelelim. Psikolojik temelli
kapışmalar bizi olduğumuz yerde saydırmaktan başka bir şeye yaramaz.
Bendeniz âcizâne bu uslûb ve tavırdaki münâkaşalardan uzak durmak îtiyâdındayım.
Bu arada gürültüye gitmesin. Arel, Ezgi,
Uzdilek, İlerici, Gürmeriç, Ayomak, Töre, Karadeniz ve diğer bütün sanat
ve ilim adamları kendi kıymetlerini hâizdir ve hiç değilse "birşeyler
yaptıkları" için hürmeti hakederler. Bunlar ve aksiyonları üzerine yapılacak
her çalışma, topyekûn yaptıklarını çürütmek adına dahî olsa sâhiplerinin
kıymetini ortaya çıkarır. Kıymetsiz olsalardı üzerlerinde durulmazdı.
Artık hissî reaksiyonlarımızı kendimize
saklayıp hesâba kitâba gelir vâkıaları konuşalım.
Muhabbetle,
|
|
***
|
|
***
|
|
23.7.2001
|
|
Ozan
Bayram
|
|
Musiki Sistematize Edilemez
|
|
Merhaba,
Can abinin söylediklerine tamamiyle katılıyorum.
Unutulmamalıdırki; Tanburi Cemil gibi turkmusikisinin en büyük virtüözünün
tuner yada buna benzer bir alet kullanmadan dehalaşmış olmasıdır. Musikiyi
havaya nakış atmak olarak tanımlarsak;her atılan nakış birbirinden farklı
olacağı için musikiyi bütünüyle sistematize etmek olanaksızdır kanımca.
Velhasıl turkmusikisin gücüde yoruma açık olmasından kaynaklanmaktadır.
Salt
sistematize olmuş bir musiki yaratırsak,
musikin ruhunu törpülemiş oluruz. Buda duygunun ve yaratıcılığın önüne
geçer. Musikiyi sisteme uydurmaktan ziyade sistemi musikiye yaklaştırmak
daha doğru olur kanımca.
Saygı ve sevgilerimle,
Ozan Bayram
|
|
***
|
|
***
|
|
23.7.2001
|
|
Ertuğrul İnanç
|
|
Sistem Olmadan Olur mu!
|
|
Muhterem dostlar,
Sistem çalışmalarının -ve tabiî ki tartışmalarının
gáyesi elde var olan mûsikíyi bir metod ve disiplin içinde açıklamak;
böylece onu daha iyi tanımak ve daha doğru öğretmektir.
Arel-Ezgi sisteminin standartlaştırılmasından
îtibâren bu iş tersine dönmüştür; pratiğe istinâdı olmayan bir sisteme
göre mûsikí meydana getirilmek istenmiştir. Bizim (sistem üzerinde kafa
yoranların) yaptığımız elimizdeki müktesebâtı analiz yoluyla anlamaya
çalışmak ve ondan sonra kendi sentezimizi yapmaktır. Nedir kendi sentezimiz?
Bu, mûsikíye hangi tarafından yaklaştığımıza göre değişir. Bendenizinki
-evvelce de söylendi-
bestekârlık...
Eğer sistemi doğru kavrayamazsak yeni şeyler
üretemeyiz;
Beste yapamayız.
Doğru ve güzel icrâ edemeyiz mûsikímizi.
Bugünkü ortalama icrâ ve icrâcı kalitesinin yerlerde sürünmesinde yanlış
teori eğitiminini rolü düşünülenden çok daha fazladır.
Enstruman bile yapamayız. Tahta hangi nisbete
göre kesilecek? Kamış hangi ölçülere göre oyulacak?
Müzikolojinin ve müzik teorisinin gáyesi
vâr olan mûsikíyi açıklamak ve öğretmektir öncelikle. Yeni bir şeyler
inşâ etmek sonra gelir.
Muhabbetle,
NOT: Tanbûrî Cemil Bey de teoriyle çok ciddî
mânâda uğraşmış, hattâ kitap
bile yazmıştı (Rehber-i Mûsikí)
|
|
23.7.2001
|
|
M.
Kemal Karaosmanoğlu
|
|
Özet
|
|
Merhaba,
Sürmekte olan tartışmanın müsebbibi olarak
sevinsem mi, üzülsem mi bilmem...
Bu konudaki mesajlara kısaca değinmek istiyorum.
Ertuğrul İnanç'a teşekkürler. Ud tellerinin
perdeleri genellikle tartışmasız perdeler olduğu için 'sistem' meselesini
es geçmiştim. Konunun dağılmaması da önemliydi. Kendisinin de dediği
gibi gerçi Dörtlü her sistemde Dörtlüdür, ama ilke konusunda daha dikkatli
olmak gerçekten gerekli.
Cemal Kara'nın yazdıklarına verilen cevaba
ekleyecek bir sözüm yok.
Can Ceylan'ın söylediklerinde katılmadığım
bir husus, konunun mecraından çıktığına ilişkin görüşü... Evet, bu konu
şimdiye kadar hep yanlış metodlarla tartışılmış; fakat bu demek değildir
ki, biz de aynı şeyi yapacağız. Henüz bir tek kişi görüş belirtmiş,
ona da (genellikle konuyla ilgili olmayan) tek bir cevap verilmişken
umutsuzluğa kapılmaya mahal yoktur bence. Öte yandan, sorunun çözümü
tek kişinin üstesinden gelebileceği kadar kolay değil. Can Bey dahil
herkesin katkıda bulunmasına muhtaç. (Bir - iki gün sonra, Gruba bir
mesaj atarak birtakım ses dosyaları ileteceğim. Grup üyelerinden, bunları
dinleyip kulağa en hoş gelenden en tırmalamayana doğru bir sıralama
yapmasını ve bunu Gruba mesaj olarak atmasını talep edeceğim. Bu gibi
konulara ilgi gösterilmesi, alternatifin ne olduğuna karar verilmesinde
yararlı olacaktır.)
Ozan Bayram'a yukardaki paragrafla ve şu
ekle cevap vermiş olayım: Sakın, tartışmayı, akorddda tuner kullanalım
- kullanmayalım meselesine indirgemeyelim. O, bir zihniyetin göstergesi
olarak yalnızca bir hareket noktasıydı. Konuya, isterse, TRT konserlerinde
TM sazları arasına bir de piyano konulması doğru mudur değil midir diye
baksın; çünkü udu "D4 + % 00" vb. diye akort etmekle bu aynı şeydir.
'Musikiyi mi sisteme uydurmak, yoksa sistemi mi musikiye yaklaştırmak'
meselesine gelince: Zaten eleştirilen budur. Ertuğrul Bey de, ben de,
birçok muhalif de sistemi musikiye yaklaştırmak yerine tersinin yapılmış
olmasını yanlış bulmaktayız.
Bir de Grup yöneticilerine ve kurucularına
sözüm var:
Bu tartışmayı gereksiz ya da zararlı görüyorsanız
(ki, TurkMusikisi sayfalarında nazariyat ile ilgili hemen tüm konular
Arel-Ezgi-Uzdilek sistemine göre hazırlandığına göre, böyle olması doğaldır),
o zaman mesajlarımızı sansürleyin, üyelere iletmeyin. Aksi halde, sizlerin
de tartışmaya aktif olarak katılıp görüşlerinizi bildirmeniz gerekmektedir.
Lütfen bizleri bundan mahrum bırakmayın.
Herkese iyi çalışmalar...
M. Kemal Karaosmanoğlu
|
|
24.7.2001
|
|
Ertuğrul
inanç
|
|
Üslûbum Sertmiş
|
|
Merhaba,
Kemal Beyin "efrâdını câmi' ağyârını mâni'"
mesajı üzerine eklenecek pek az şey var. Fakat bâzı hususlar yine de
akla geliyor:
> Bir de Grup yöneticilerine ve kurucularına
sözüm var:
<...>
Grup idârecilerinin hakkını yemeyelim. Kendileriyle
husûsî temaslarımız oldu. Gáyet geniş görüşlü ve -ses sistemi dâhil-
her meselenin müzâkeresine zemin sağlama gayretinde kişiler oldukları
intibâını edindim. Tartışmalara bilfiil katılmayışları, her fikrin hakkını
kollayıcı hakem mevkiini kaybetmemek için olsa gerek.
Sansür meselesine gelince...
Kemâl Bey'in tuner hesaplarına cevâben yazdığım
ve sistem tartışmalarının açılışı vazîfesini gören mesajım bana bile
sert geldi (muhtevâsı değil üslûbu bakımından; yoksa her söylediğimin
arkasındayım). Fakat bekletilmeden gruba gönderildi. Sansür tehlikesi
ile karşı karşıya olmadığımızın en açık işâretidir kanaatimce.
Bir de küçük ricâm var üyelerimizden;
Gruba sonradan katılacak ve mesaj arşivini
inceleyeceklerin mevzûların akışını kolayca tâkíb edebilmesi için "Subject"
satırlarında mümkün olduğunca değişiklik yapmayalım. Sâdece teklîf...
Muhabbetle,
|
|
***
|
|
***
|
|
27.7.2001
|
|
Onur
Akdoğu
|
|
Türk Müziğinde Perdeler
|
|
Değerli grup üyeleri,
Tartışmalarınızı ben de okuyorum.
Saygı da duyuyorum. Ama, herhangi bir konuda tartışabilmek için, o konuda
yazılmış yayınları bilmek gerekmez mi? Son tartışma perdeler hakkında.
Dolayısıyla bu alanda yazılmış kaynakları bilmeden nasıl tartışılabilir?
Bu nedenle "Türk Müziği'nde Perdeler" adlı
kitabımı mutlaka okumanızı öneriyorum. Eminim ki, çok daha sağlıklı
tartışılacaktır. Yoksa, karekök'ün ne olduğunu birbirinize öğretmekle
bu işi çözümleyemezsiniz.
Saygılarımı sunuyorum.
Müzikolog
|
|
***
|
|
***
|
|
27.7.2001
|
|
M.
Kemal Karaosmanoğlu
|
|
Türk Müziğinde Perde Adetleri
|
|
Değerli Hocam,
Herhangi bir konuda tartışabilmek için,
o konuda yazılmış yayınları izlemek elbette gerekir. Çok ilgimi çeken
bu konuda yazılan ender Türkçe kitaplardan biri olarak "Türk Müziği'nde
Perdeler" adlı kitabınızı okumuştum. Çok eskiden beri çeşitli dönemlerde
ve çeşitli lütiyelerce yapılan enstrümanların perde sayıları hakkında
son derece ayrıntılı bilgiler içeren bu kitabınızın uzun bir araştırma
sonucu ortaya çıktığı anlaşılıyor. Elinize sağlık.
Ancak, perde sayılarındaki bu ayrıntılara
karşılık, kitapta, perdelerin uzunluk ya da oran olarak yerleriyle ilgili
(hatırladığım kadarıyla) hiç bilgi bulunmayışını ise garipsemiştim.
Enstrümanlarımızdaki perdelerin adetlerini
bilmek, bir anlamda o enstrümanın üretildiği dönemdeki ses sistemimizde
kaç nota kullanıldığını bilmekle eşanlamlı oluyor ve bu, değerli bir
bilgi. Ancak, müziğimiz ses sisteminin genellikle eşit olmayan aralıklardan
oluştuğu öteden beri beri bilndiğine göre, yalnızca perde adetlerini
bilmek oldukça eksik kalıyor.
Bu konuda da kitap yazmayı düşünüyor musunuz
acaba?
Saygılarımla,
|
|
***
|
|
***
|
|
27.7.2001
|
|
Onur
Akdoğu
|
|
Bence
Perde ile Ses Arasındaki Fark
|
|
Sayın Karaosmanoğlu,
Perde, frekansı
mutlak bir işitsel olgu değildir. Ses' le karıştırılmaması gerekir.
Bu nedenle de, bir perdenin uzunluğu-kısalığı, birbirine oranı, frekansı
sözkonusu olamaz. Lütfen, "okudum" dediğiniz kitabı bir kez daha gözden
geçiriniz. Geleneksel Türk Müziği'nin hangi alt türü olursa olsun, geleneksel
yapılan seslendirmede mutlak, değişmez frekanslar olamaz. Olursa geleneksel
olmaz. Standart bir seslendirme sağlamak için Rauf Yekta'la başlayan,
Töre-Karadeniz, Arel-Ezgi, Mildan Niyazi-İlerici'yle devam eden çabaların
ne denli yararsız olduğunun artık anlaşılması gerekir. "Koma" diye diye
geleneksel Türk Müziği neredeyse komaya sokuldu.
Akademik
seslendirme ise çok farklı bir olgudur. Temeli "görüldüğü gibi seslendir"meye
dayanır.
Bu iki farklı
sesledirmenin çıkış noktası ise perde-ses arasındaki farktır.
Eylül'de
müzikoloj, sempozyumu için İstanbul'a geleceğim.
Umarım,
siz de burada olabilirseniz, bir daha kitap yazmanın gereksizliğini
size daha net anlatma olanağım olur.
Müzikolog
|
|
***
|
|
***
|
|
28.7.2001
|
|
Memo G. Schachiner
|
|
Müziksel seslerin
arasındaki orantıları belirlemeyen
bir müzik kültürü henüz dünyaya gelmedi
|
|
Sayin Ertugrul Inanc Bey!
Simdiye kadar takib edebildigim kadariyla,
genel olarak ses systemi ve özel olarak arel- ezgi systemi konularindaki
görüslerinize katiliyorum.
Ayakli singer dikis makinasi da belirli
bir ses sistemiyle calisir.Yalniz kendi sisteminden kendisinin haberi
yoktur. Müziksel seslerin arasindaki orantilari belirlemeyen bir müzik
kültürü henüz dünyaya gelmedi. Yalniz belirli bir systemi kullanmak
baska, onun definisyonuna girmek baska.
Pythagoras, mezopotamya´da baslayip, kuzey
akdeniz- hellen ekseninde gelisen maqamat/ichoi müzik kültürünün antik
asamasinin en önemli matematik tesbitini yapmistir. Ne var ki bu cok
önemli deneme, teorinin pratige ancak yaklasabildiginin de örnegidir.
Pythagoras´in meshur komma´si bütün ortacag boyunca doguda ve batida
cesitli korrektur denemelerine ugramis, neticede yine pythagorasin yöntemi
-ses malzemesinde 7 den 70 e kadar perde sayilari, genellikle ebced
/kabala mistiginin önemli sayilari ile günün pratigi arasinda gidip
gelinerek tesbit dedilip- yüzlerce kere tekrarlanmistir. Ne var ki -özellikle
pythagoras ve arab dünyasindaki yorumcusu al farabi (al farabius)nin
monochord (saz, tanbur) ve tetrachord (al oud, laute) üzerine kurduklari-
theorie, bütün ortacag boyunca batiyi ve günümüze kadar doguyu etkilemisdir.
Müzik pratiginde theori ve pratik arasindaki
dialektik iliskinin cözümü, batida babadan ogula, doguda ustadan ciraga
aktarilan püf noktasinda (cömlekci zenaatinden alinma) dir.
Maqamat/Ichoi müzik kültürünün dünyevi san´at
müzigi dalinda süphesiz ki I. Dünya Harbi´nden önceki 4,5 Yy boyunca
en büyük merkez Istanbul olmustur.
Enderun, imparatorlugun her kösesinden,
(ve hatta ülke disindaki) her kültürden, en büyük müzikci ve bestecileri
toplamistir. Dolayisiyle en fazla maqamat´in bir araya toplandigi ve
cesitli kültürlerin karsilasmasiyla cok sayida yeni maqamatin üretildigi
yer enderun olmustur. (Henüz kapatilmamis)
Maqamat Systemi (Ses-systeminden bahsetmiyorum)
yüzlere ulasan elementle zenginlesmistir. Dolayisiyle en cok ses malzemesine
(perdeye) ihtiyac duyulan ve en gelismis ses sistemini kullanan cevre
de yine enderun olmustur.
Osmanli Imparatorlugu´nun yikilmasiyla topraklari
üzerinde kurulan yeni "milli" devletler, insanligin bu büyük cok kültürlü
mirasini, milli ideolojileriyle bagdasmadigi icin görmezlikden geldiler,
hatta yasakladilar.
Bunlardan bazilari, bir yanda bu kültürün
pratigini engellerlerken, bir yandan da bu kültürü kendisine verdikleri
yeni milli isimlerle en azindan theorik olarak kendi milli (gecmis?)lerine
mal etmeye calistilar. Misir, Suriye, Türkiye gibi ülkelerde milli musikiyi
(?) genel olarak maqamat/ichoi kültüründen, özel olarak musiki-i enderundan
ayirabilmek icin yeni theoriler (24 esit aralikli ceyrek ses theorisi,
24 esit olmayan aralik theorisi) üretildi.
Tekkeler zaviyeler kapandi. Dar-ul elhan
kapatildi. Kaldi geriye bir tasnif heyyeti, istedikleri gibi system
kurar, systeme uymayan sesi tasnifledikleri bati notasyonundan atarlar.
Böylece Yekta Bey ayriliyor. Töre Bey mesafeyi korumayi saglikli buluyor.
Ameliyyati ve en azindan bu isim altinda bir tarihi olmayan "türk musikisi"ne
bir de yeni bir türk ses sistemi kesilip biciliyor. Buraya kadar
iyi, hos. Yeni icad edilen milli türk musikisi radyolarda calinmayacak,
okullarda ögretilmeyecek, sadece tarihi milli türk musikisi olarak tarihe
gececek. Yani kimseye ne faydasi ne zarari yok.Yani simdi bize ne, denebilir.
Ne var ki, theorie ile pratik arasindaki
ilski dialektikdir dedik: Sanirim baska bir yazarin burada yakindigi
"gencler ud yerine gitar caliyor" mes´elesi (nin bir kismi) de bununla
aciklanabilir: Gitarin yapilisinda kendi icinde tutarliligi olan bir
ton sistemi ve bunu saglayan sabit perdeleri var. Ud´a gelince,
ya ustandan ögreneceksin, yahut akademik olarak ögrenmek istiyorsan
elinde dogru dürüst bir sistem olacak. Arel-Ezgi systeminin, her ne
kadar maqamat/ichoi kültürünün yasadigi diger ülkelerde taninmiyorsa
da, Türkiye´deki genc nesil üzerinde yeteri kadar tahribata, en azindan
kafa karisikligina sebeb olduguna inaniyorum. Eger (daha sonra deginecegim
gibi) bazi kaynaklarin elime gecmesini saglarsaniz, bu konuda baska
yayinlarim arasinda listenizdeki tartismaya da olumlu katkilarim olacagina
inaniyorum. En azindan yeni nesil icinde günümüzün mahalli otoritelerinin
her dedigine i´man etmek yerine, bilmek ve kendi karar vermek isteyenlere
yararim olur diye düsünüyorum.
Ses sistemi konusunda son elli yilda hem
osmanli´nin yikilisi ile kurulan milli devletlerde, hem de avrupa, amerika
ve asya´da pek cok eser yayinlandi. Özellikle DDR/Leiden Henry George
Farmer´dan Liberty Manik´e kadar bir cok önemli yazari destekledi. Batida
Deutsche Gesellschaft für Traditionelle Musik, cesitli Türk yazarlarin
da katildigi bir sürü arastirmayi en azindan kendi üyelerine iletti.
Son yillarda Yunanistan´da ciddi calismalar sürdürülüyor. Cesitli balkan
ülkelerinden cok degerli bilgiler aliyorum. Iranli bilimcilerle iliskimiz
maalesef dünyanin diger ülkeleri üzerinden sürüyor. ve bu gibi.
Böylece Türkiye disinda yayinlanmis eserlerin
(hic degilse en önemlileri) elimde var. Viyana devlet kütüphanesi, üniversitenin
tarih, orientalistik, turkoloji ve müzik bilimleri arsivleri, özel kütüphaneler
ve manastirlardaki osmanli arsivlerinde yüzmek asagi yukari günlük mesgalelerimden.
Ne var ki bir mektupla Japonya yahut Kanada´daki kaynaklara ulasabiliyorum
da, Türkiye´deki kaynaklara hala ulasamiyorum.
Mesela Dr Subhi Ezgi´nin ilk
cildi 1934´de yayinlanan bes cildlik Ameli ve Nazari Türk Musikisi ´nin,
Saadeddin Arel´in musiki mecmuasindaki yazilarinin varligini duydum.
Ulasmak nasib olmadi. Yahut Arel- Ezgi- Uzdilek sisteminin kristalize
oldugu, dogrusuna yanlisina orada karar
verilecegi eser(ler) ne(ler)dir?
Ayni sekilde "Türk musikisi kimindir" adli
eseri otuz yildir her türkiyeye gidene ismarliyorum. Hala kimse bulamadi.
Ilgi (meslek) alanim sadece ses sistemi
degil. Eger produktiv bir iliski saglanabilirse size daha baska konularda
da yazabilmek isterim.
Sayin Ertugrul Inanc Bey! Saniyorum sizin
elinizde kaynaklar var.
Degerli grup üyeleri!
Icinizden birinin ilgisini cekmek, yardiminizla
Türkiye´deki kaynaklara da ulasmak mümkün mü?
Son bes yilda internet sayesinde dünyanin
her kösesinden bir sürü yeni dostla tanistim ve aklimin ucundan gecmeyen
kaynaklar önüme serildi.
Yillardir cesitli listelere yazarak Türkiye´deki
meslekdaslarla da kaynak mübadelesi, hatta belirli konularda isbirligi/isbölümü
yapabilmek istedim.
Benim icin Türkiye´deki dostlarla da alisverise
girebilmek büyük önem tasiyor. Henüz -en büyük cabayi göstermeme ragmen-
muvaffak olamadim.
Ilk mektubuma bir tek tepki gelmedi. Belki
islerinizin yogunlugu icinde vakit bulamadiniz. Belki de sahsen tanimadigim
grup katilimcilarinin ilgi alanlari baska ve ben yine yanlis bir yerde
bilgi ariyorum.
Yaptigim calismalarin ülkenizdeki genc nesle
de yararli olabilecegini düsünüyorum. Bunun icin benim de sizlerin yardiminiza
ihtiyacim var. Bu sefer kücük de olsun bir tepki görebilmek
ve ülkenizde de birlikte calisabilecek dostlarin bulunduguna inanmak
ümidiyle...
Okumak zahmetine katlanan hanimlara ve beylere
en derin sevgi ve saygilarimla.
ps:
1) Ayri yerlerde yasadigimizdan, ayri kaynaklara
ulasabildigimizden, ayri görüsleri savunmamiz dogaldir. Liste yöneticilerinin
toleransina simdiden tesekkür ederim.
2) Ses sistemleriyle ilgilenenler, osmanli
sarayi san´at müziginden cikarak kurdugum evrensel bir sistem olan 53-
Ses Sistemi ile ilgili yazilara bir göz atabilirler. On yildan fazladir
cesitli müzik kültürlerine konser pratiginde uygulandi.
http://musicalconfrontations.com/mcb132100013.htm
|
|
***
|
|
***
|
|
28.7.2001
|
|
Burak
Uzman
|
|
Benim için hangi sesin
hangi frekansa tekabül ettiği çok önemli
|
|
Bu grubu
neredeyse hergun takip etmeme ragmen cok nadir mesaj atiyorum. Sebeplerine
girmeden evvel hemen kendimi tanitayim, yurtdisinda yasayan, bir yildir
da kendi kendine ud calmayi ogrenen bir gencim. Daha once hicbir muzik
enstrumani calmadim. Lise'de ne kadar solfej ogrendiysem onun ustune
kendi kendimi yetistiriyorum.
Ud calmayi
kendi kendime ogrenmeye calismamin sebebi metodlu bir sekilde ud calmayi
ogretebilecek birisini bulamamis olmamdan (ABD'nin Washington D.C. sehrinde
yasiyorum). Ayni zamanda makina/ucak muhendisiyim, sayilara ve fizige
inanci olan biriyim.
Sayin Mutlu
Torun'un ud metodunu kullaniyorum, bol bol CD'lerden turk musikisi dinliyorum.
Udumu elektronik tuner kullanark akord ediyorum. Ve caldigim parcalari
hem tuner kullanarak hem de dinledigim parcalari ayni zamanda calarak
kontrol etmeye calisiyorum.
Burada sozu
sistem ve nazariyat konusuna getirecegim. Bu iletisim ortamini takip
eden kisiler bazi tartismalari sessizce takip edip, seslerini cikartmiyorlarsa
bu tartismanin gereksiz olduğu anlamina gelmez. Dolayisiyla belirtmek
istiyorum ki simdiye kadar bu konu uzerine yazilan yazilari buyuk bir
ilgiyle takip ettim, bu konudaki tartismalar umarim son bulmaz. Belki
takip eden baska insanlar da vardir.
Benim icin
hangi sesin hangi frekansa tekabul ettigi cok onemli. Zira dogru sesi
cikarip cikaramadigimi, falsolu basip basmadigimi ancak o sekilde kontrol
edebiliyorum, yanlis caldin diye ikaz edecek kimse yok. Bugun internette
cesit cesit yazilimlar var bilgisayarinizdaki soundcard ve mikrofonu
kullanarak Fast Fourier Transform yapiyor ve size caldiginiz sesin frekansini
veriyor. Belki benimki son derece mekanik bir yol ama elimde olan tek
secenek.
Iki ay evvel
elime simdi yazarinin ismini hatirlayamadigim bir nazariyat kitabi gecti
(sari kapagi olan bir kitap, adi Turk Musikisi Nazariyati, Usulleri
ve Kudum Velveleleri). Bu kitap notalarin takebul ettikleri seslere
genis bir yer ayirmis, isin matematik kismina girmis. Ve farkettim ki
teorik olarak Turk muzigindeki La notasi gercekten 440 Hz degil. Bir
kac Hz daha tiz. Peki ben akordumu degistirdim mi? Hayir. Cunku bunca
zamandir parmaklarim Neva'yi 440 Hz'e cektigim akorda gore alismisti.
Halen de hangisinin dogru oldugunu kavrayabilmis degilim. Su an icin
onemli olan duydugum muzige en yakin sesi yakalayabilmek, rakamlar artik
o kadar de muhim degil.
Eminim turkmusikisi
kendi kendine ogrenilmez, mesk gerekir, hoca gerekir diyenleriniz cikacaktir.
Varsin ogrenilmesin, benim imkanlarim bu, elimden gelenin azamisi budur.
Bir de turk
musikisi ile ugrasan bazi (bazi kelimesinin altini cizmek mumkun olsaydi
keske) insanlarda gozlemledigim musiki snoblugu konusu var. Bu daha
ziyade en iyi su calar, en iyi besteleri falanca yapmistir, sunun icrasinda
is yoktur, ben bestekarim icraci degil... vb gibi aciklamalarla kendini
ortaya cikaran bir davranis sekli. Tahminim bu davranis sekli bize Bati
muzisyenlerinden sirayet etmis bir rahatsizlik. Zira hatirladigim kadari
ile Turk kulturunde sanatinin ve icraatinin doruguna ulasmis olan sanatkarlar
(muzisyen olmalari sart degil) tevazu sahibi olurlar, hosgoru sahibi
olurlar, yasla basla gelen bir olgunluk vardir. Yoksa yaniliyor muyum?
Bu davranis sekli ki bunca aydir takip etmeme ragmen, bu tartisma grubundaki
tartismalara katilmama engel olmustur.
Konuyu bir
de yeni nesle getireyim. Yas itibariyle bu nesle girdigimi dusunuyorum.
Yeni nesil niye Turk musikisine ilgi duymuyor? Cunku artik hicbir yerde
klasik Turk musikisi calinmiyor. Ozel radyolar ve televizyonlarla birlikte
klasik Turk musikisi haricindeki her turlu tarz calinir oldu. Eger dusunecek
olursaniz, ozel medyanin kurulmaya basladigi 80'li yillarin basindan
bu yana neredeyse bir kusak yetisti. Kulaginda cok cok az Turk musikisi
tinilari olan bir kusak.
Biz belki
sansliydik zira 70'li yillarda ve 80'lerin basinda radyoda hep Turk
musikisi calinirdi. O yuzdendir ki gecen ay elime gecen Sabite Tur Gulerman
CD'sini dinlerken, bazi sarkilarin ezgilerine mirildanarak eslik ettigimi
hayretle farkettim (guftelerindeki Farsca kelimeler yuzunden sozlerini
hic anlamasam da).
Iyi guzel
hos da bunlardan bize ne? diyenler olabilir. Sadece yeni nesile mensup
ve musikiye yeni yeni baslayan biri olarak goruslerimi belirtmek istedim.
Eger her yeni nesil ile birlikte Turk musikisine olan ilgi azalirsa
birgun gelecek ve bu musiki uzerine yapilacak olan projelere, calismalara
kaynak bulmakta zorluk cekilecektir gorusundeyim.
Sevgiler,
|
|
***
|
|
***
|
|
28.7.2001
|
|
M.
Kemal Karaosmanoğlu
|
|
Tekrar Türk Müziğinde Perdeler
|
|
Merhabalar,
Sistem tartışmasına
olumlu olumsuz tepkiler geliyor. Benim gördüğüm kadarıyla konu kapanmaya
yüz tutuyor. Bu noktada bitse bile, ben kendi adıma tartışmadan yararlandığımı
söyleyebilirim. Bu tartışma olmasa örneğin Memo G. Schachiner ya da
Burak Uzman'in ilginç görüşlerini nasıl öğrenirdik!..
Daha önceki
bir mesajımda sözünü ettiğim, Çırağan Musiki Derneği olarak yaptığımız
bir araştırma kapsamındaki anket tam bu konuyla ilgili. Teorik tartışmalardan
hoşlanmayanlar için de ideal bir durum. Ankete katılanlardan tek dileğimiz,
aynı bir eserle ilgili birkaç dinleme yapmaları, sonra bunları kulaklarına
hoş geliş düzeylerine göre sıralamaları.
Ortaya yeni
alternatifler konulmasını hep başkalarından beklemek yerine, bu tür
çalışmalara destek vermek daha yerinde olur sanırım.
Herkesi
www.musiki.org mekânına
bekler, anketimizle ilgili açıklamaları okuyup gereğini yerine getirmeye
davet ederim.
Saygılarımla,
|
|
***
|
|
***
|
|
28.7.2001
|
|
M.
Kemal Karaosmanoğlu
|
|
Mercator?
Holder?
|
|
Merhaba
Bay Memo,
Bir önceki
mesajınızdan sonra adresini verdiğiniz siteye erişmiş ve '53-ses-sistemi:
Müzik kültürlerinin kesim noktasi' başlıklı yazınızı okumuştum.
Bir tepki
gelmedi demeniz üzerine, hatırımdaki birkaç şeyi yazmak isterim:
1. H. Sadettin
Arel'in 1945'lerde yayınlamaya başladığı Musiki Mecmuası'nın halen (ve
özellikle son 2-3 yıldır gelişkin bir biçim ve içerikle) yayınlanmakta
olduğunu bildirmek isterim. Bunu biraz da şunun için söylüyorum: Dergi,
yeni yayın döneminde Arel'in 'Türk Musikisi Kimindir?' eserini ek kitapçık
olarak dağıtmak üzere tekrar yayınladı. Ayrıca, derginin 1.'den başlayarak
tüm eski sayılarının tıpkıbasımlarını her biri sayının içinde ek olarak
veriyor. Sizin ve başka ilgilenenler için gerekli bilgileri aktarıyorum:
Musiki Mecmuası
Nur-u Ziya sok. Tunca apt. 41/5 Galatasaray İstanbul
Tel: (212) 249 88 85 Fax: (212) 245 59 42
e-Mail: kafmuzik@ixir.com
(Yıllık 4 sayı için abone bedelleri: Yurtiçi 10 000 000 TL, yurtdışı
70 $)
2. Dr Subhi
Ezgi'nin, ilk cildi 1934´te yayınlanan beş ciltlik Ameli ve Nazari Türk
Musikisi eserinin orijinalini temin olanağı maalesef yok. Bende bazı
ciltlerinin fotokopisi mevcut. Sizin bu talebiniz vesilesiyle, ben de,
Grup üyelerinden bu eserin tamamına sahip olanlara bir çözüm üretmeleri
çağrısında bulunuyorum.
3. Internet
sitenizdeki yazıyı okuduğumu belirtmiştim. Çok ayrıntıya girmemekle
birlikte, oktavı 53 eşit aralığa bölmekle elde edilen bir sistemden
söz ediyor ve bu sistemi sizin kurduğunuzu söylüyorsunuz. Bir sorum
olacak: Günümüzden 350 yıl kadar önce yaşamış Mercator (1620 - 1687)
ve Holder (1614 - 1697) adlı müzik adamlarının kurduğu ve oktavı 53
eşit aralığa bölmekle elde edilen sistem ile sizin kurduğunuzu söylediğiniz
sistem arasındaki fark nedir?
Cevabınız
için şimdiden teşekkürler...
|
|
***
|
|
***
|
|
30.7.2001
|
|
Memo
G. Schachiner
|
|
Söz
|
|
Son üc yilda
internet yoluyla Türkiyeli dostlarla tanisma yolunda gösterdigim caba
bir yanda cok olumlu oldu.
Böyle tanistigimiz
birkac insanla dostlugumuz baki kalacak. Ama meslekleri benimkinden
cok baska. Insan olarak bende degerleri cok büyük.
Bir yanda
cok olumsuz oldu: Hic tanimadigim, ne istediklerini bilmedigim bir sürü
insandan binlerce küfür mektubu aldim. Ilk önceleri ciddiye almadim.
Sonralari
kendilerine mektup yazip atim ve avradim olmadigini, ailemdeki kadinlarin
kiminle ne yapacagina kendileri karar verdiklerini anlatmaya calistim.
Cevremdeki insanlar artik vazgecmemi, türkiye´den müzik ve müzik bilimi
beklemememi tavsiye ettiler. Ben hala geldigim yerlerde hayat olduguna
inaniyorum. (Bütün kirginligima ragmen)
Bugün türk
musikisi sitesi sayesinde bayramlik mektuplar aldim. heyecanimi bagislayin.
----------------------------
Sorunuz
cok cok cok hosuma gitti!
Bu soruyu
yillardir bekliyorum...
Dedim ilk
önce Avusturya´dan gelecek! (Özel olarak geldi de internet´de yahut
medya interwiev larinda gelmedi).
Dedim bizde
meslekdasa sevgi ve saygi herseyden önce geliyor, herhalde beni kirmamak
icin sormuyorlar!
Ama bekledim,
Italyanlar... Ha, ha ha! Aldin mi soruyu diyecekler! Cok konuklarda
ayni fikirde olduklarini belirttiler de bu soruyu sormadilar.
Almanyadan
kurtulus olmadigina emindim!
53 ton sistemi
konusunda anamin nikah cüzdanina kadar herseyi sordular da bunu sormadilar!
Sormadilar!
Sormadilar!
Sormadilar!
Bu soru
ilk defa dogdugum ülkeden geldi.
Hic beklemiyordum.
Cok hosuma gitti.
---------------------------
12 yarim
ses teorisi gibi 53 ses fikri de antik cinde ve antik hellen´de karsimiza
cikiyor. Mercator ve Holder´den sonra Bosanquet ve Eitz var! 20.
Yüzyil baslarinda Suriye´de bu is gündeme geliyor! Ekrem Karadeniz
Nazariyyatinda 53 Ses´den bahsediyor!
Ne kadar
kötü degil mi?
Benden önce
herseyi yapmislar!
Mesela Al
Kindi´nin 12 yarim sesinde kücük ve büyük terz var!
Majör minör
tonalitesi yüzyillar önce kurulmus!
Ne kadar
kötü degil mi?
Avrupalilar
bosuna ugrasmis!
Hem öyle,
hem öyle degil!
-------------------------
Beni terletebilenlere
cok sey borcluyum!
Biraz terleyecegim!
Biraz bekleyeceksiniz!
Size cevap
yazmak beni sevindirecek!
Lütfen biraz
bekleyin!
Yatmaya
gitmeden önce kayisi rakisindan kücük yudumlar alarak cümleten iyi geceler
ve mutlu günler diliyorum.
|
|